Modanın New York’lu dehası Marc Jacobs, başında bulunduğu Fransız markası Louis Vuitton için bir kez daha sanatla kucaklaşıyor. Pop Art sanatçılarının markaya taze soluk kazandırdığını düşünen Jacobs, Japonya’nın yaşayan en büyük sanatçılarından biri olarak kabul edilen Yayoi Kusama ile resmi bir anlaşmaya imza attı.
Bir sanat gurusu ve moda devi bir tasarımcının birlikteliğinden doğacak tasarımlar daha görücüye çıkmadan modaseverlerin büyük heyecan duymasına neden oldu. Her ne kadar moda bir sanat dalı olarak hala kabul görmesede sanatla olan birlikteliği çok eski tarihlerden bu yana süregeliyor. Ve bugün yine bizzat bir sanatkar modayı olmak istediği cihana çekiyor. Şüphesiz bunda Marc Jacobs kadar dünyaya puantiyelerle bakan Yayoi Kusama’nın da etkisi büyük. 1929 doğumlu Japon sanatkar Kusama; resim, heykel, performans ve enstalasyon gibi alanlarda eserleri bulunan çok yönlü bir sanatçı. Eserleri feminist, sürrealist, pop art, ekspresyonist ve psikolojik temalar içerse de O kendini sadece ‘’obsesif sanatçı’’ olarak tanımlıyor.
Noktalarla Sonsuzluğa Uzanan Sanatçı
Sanat yaşamına 10 yaşındayken kırmızı puantiyeler ve ağ resimleri çizerek başlayan Yayoi Kusama çocukluğundan itibaren başlayan mental bozuklulukları onun; halüsinasyon olarak heryerde çiçekler, ağlar ama ağırlıklı olarak noktalar görmesine sebep oluyor. Yayoi Kusama küçük yaştan itibaren yaşadığı psikolojik problemler ve gördüğü sanrılar doğrultusunda karmaşık dünyasında yitip gitmeyi değil sanat yapmayı tercih ediyor. Bu doğrultuda dünyaya bakarken gördüğü çarpıcı desenleri, fantastik dünyasını, tablolara, duvarlara ve daha sonra çeşitli objelere yansıtıyor. Tokyo ve Fransa’da yaşayan Yayoi Kusama 27 yaşında New York’un yolunu tutar ve kısa sürede buradaki avant-garde hareketin öncüsü olur. Hemen göze çarpan, renkli ve irili ufaklı noktalardan oluşan eserleriyle Yayoi, aslında kendi dünyasında gördüklerini canlandırırken, yapıtlarındaki esas kavramı sonsuzluk olarak nitelendiriliyor.
Dünyanın En Pahalı Kadın Sanatçısı
Sürreal sanatsal aranjmanları ve sergilediği performans ekspozisyonları ile tüm dünyada dikkat çeken Kusama, 2006 yılında ‘’Ömür Boyu Başarı’’ ödülüne hak kazanmıştır. Yaptığı tüm çalışmalarında puantiyeyi kullanan sanatçı, 12 Kasım 2008’de New York Christies’te müzayedede ‘’Infinity Net’’ isimli eseri 5.1 milyon dolara satılarak ‘’dünyanın yaşayan en pahalı kadın sanatçısı’’ rekoruna sahip oldu. Ayrıca yine 2008 yılında ‘’Yayoi Kusama, I adore myself’’ adlı belgeseli yayınlanmıştır. 1973 yılında hasta olarak ülkesi Japonya’ya dönmeye karar veren Yayoi, Tokyo’da kendi isteğiyle bir akıl hastanesinde yaşamını sürdürüyor. Hastanede olması sanat yaşamına engel değil elbette, yakınlarda bulunan atölyesine sık sık giderek yeni eserler üretmeye devam ediyor.
Elli yılı aşkın bir süredir obsesyonlarını ve gördüğü halüsinasyonları puantiyelerle anlatan Yayoi Kusama’nın yapıtları dünyanın en önemli müzelerinde sergilenmeye devam ediyor. Bir çok tasarımcıya ilham kaynağı olan Kusama, David Koma’nın 2011-2012 kış koleksiyonunda O’nun ünlü balkabağı serisinin desenleri ile hayat buluyordu. Fakat tüm bu alıntılara rağmen modayla resmi ilk işbirliği Marc Jabobs’la oldu. Üstelik bu birlikteliğin Marc Jacobs’ın Louis Vuitton moda evinin kreatif direktörü olarak başarı dolu geçirdiği 15. yılına denk gelmesi de oldukça manidar. Marc Jacobs’ın Louis Vuitton için yaptığı tasarımlar ve kendi markası, yılda yaklaşık 2 milyar pound kazanırken bu yeni anlaşma ile ivmesini hayli yükseğe taşıyacağı anlaşılıyor. Yayoi Kusama imzasıyla temmuz ayında piyasaya çıkacak olan ürünler ağırlıklı olarak deriler ve aksesuarlardan yana olsada kıyafetlere de yansıyacak.
Modayı sanata bir kez daha yaklaştıran bir koleksiyonun heyecan çanları daha şimdiden çalmaya başladı. Puantiyenin moda olduğu günümüzde bu renkli noktaları pek çok objeye taşıyacağımız ve uzun süre daha yad edeceğimiz günler kapıda!
*Bu yazı Star Cumartesi ekinde yayınlannmıştır.
5 yorum “”Tasarım Dahisi, Sanatın Delisi””
yalnız ne ilginç öyküsü varmış.
sanat dehaların işi mi demek gerek?
ama en çok acaba hastanede ne yapıyor onu merak ettim.
hey gidi Türk gençliği hep magazin merakı…
Bizim ülkemizde sanatçı kavramı çok kolay elde edilir oldu halbuki gerçek sanatçıların sanat icra etmesi öyle kolay olmuyor.
Ve evet sanatkarlar deha insanlar. Yani bu bir zeka işi.
Hastane’de sanıyorum kendini daha güvende hissediyor. Yalnız başına yaşaması zor zira.
Belgeselinden gördüğüm kadarıyla tamamen normal değil. İki ayrı algısı var gibi. Tabi bunu psikologlar daha iyi analiz eder.
Sevgiler efendim.
Yıl sonu projesinde bolca puantiye kullanacak biri olarak, oldukça ilham verici biriyle beni tanıştırdığın için teşekkürler:)
Çok zevkli bir ödev olmalı. Başarılar dilerim.
renklı objeler çok şık