Moda Yazarı – Tasarımcı

Moda, 1960′lı Yıllardan Günümüze – 2. Bölüm

Bir önceki yazımda 60’lı yılların tezahürünü göreceğimiz yeni sezona dair geçmişte dayandığı dönemin moda olaylarını belirtmiş ve ikinci kısımda ise bu devrin görüntüsünü aktarmak istiyorum. Tarih gösterirki moda, yaşam biçime göre şekil almış ve toplumsal olaylara göre değişim göstermiştir. Tıpkı geçmişte tahtında elitlerin oturduğu ve yanlızca lüks bir anlayışa sahip olan modanın,  gençler tarafından sarsıntıya uğratıldığı ve her kesimce özgürce varlığını sürdürmeye başladığı 60’lı yıllar gibi…

Söz konusu genç sınıf olunca haliyle moda daha renkli, rahat ve özgür bir şekle bürünmüştü. Toplumlar artık kolay bir görünüme kavuşmaya başlamışlardı. Ciddi paralar harcanarak elde edilen imajın aksine pahası daha az kıyafetler modayı belirliyordu. Modada yeni kan devredeydi!

Mary Quant Buckingham Sarayına kraliçenin elinden OBE (Officer of the Order of the British Empire) ödülünü almaya gittiğinde mini etek giydi ve mini etek ilk kez lanse edildi. 60’lı yılların en radikal varyasyonu olan mini etek, akabinde transparan kıyafetler için de alt yapıyı hazırlamıştır.

Bu zaman diliminin kadınları tarafından mini etek çok tutuldu ve en trend kıyafetler arasında yer aldı. Mini eteğin gündeme gelmesiyle birlikte moda, yeni kavramlar doğurdu. Maksi ve mini boy 60’ların ve modanın  yeni konseptiydi artık… Bu iki zıt ama emsal olan formlar, kombine edildi. Maksi pantolonlar mini eteklerle birleşti ve yepyeni bir tarzın çıkışı izlendi.

Desen kullanımının yoğun olarak görüldüğü bu dönemde kumaşlar renkli çizgilerle tasvir ediliyordu. 60’lı yılların belirgin özelliklerinden biri de bu canlı elbiselerdi. Puanlı ve çizgili baskılardan oluşan giysiler  pop-art stilinden ilham alıyordu. Vaktin en favori modacılarından olan Yves Saint Laurent gençliğin moda seyrinden dolayı sanat akımlarından etkilenmiş ve halen müzelerde sergilenen, daha sonra diğer modacılara da esin kaynağı olacak bloklardan oluşan elbiseyi tasarlamıştır. Elbisenin öyküsü Hollandalı Ressam Piet Mondrian’ın tablolarıyla oluşmaya başlar. Mondrian’ın çizgileri, Yves Saint Laurent’in zekasıyla birleşir ve ortaya moda tarihinin anlatıldığı kitaplara kaynak olacak, müzelerde başı çekecek bir elbise çıkar!

Yves Saint Laurent’in bu yıllarda ki vurgusunun tek özelliği sanat akımlarından ve ressamlardan etkilenmesi değildi elbette. O, bu dönemde yeni bir buluşa imza attı. Daha önce keşfedilmemiş olanı günyüzüne çıkardı ve ismini moda tarihine yazdırdı. ‘’Trapez Line’’ adlı bu yeni buluş, gogusten aşağı bollaşan elbiselerin kalıptaki ismi oldu.İnsanların dolayısı ile de fikirlerin, yaşamın,  giyim tarzının daha özgür olduğu bu zaman zarfında stilin en bariz noktası rahat kıyafetlerdi. Bilhassa kadınlar geçmiş dönemlere bilakis vücut hatlarını belirten kıyafetler yerine daha salaş bir giyime yönelmişlerdir. Erkeklerin kıyafeti olan pantolon kadınlar tarafından da fazlaca tercih edilmeye başlanmış, gömlekler, desenli bluzlarla birlikte kullanılmıştır. Kadın ve erkek görünümünün benzer paralelde olmasından kaynaklı  ‘’Unisex kıyafetler’’ modaya  girizgahını yapmıştır!

Günlük giysilerde geometrik desenler kullanılırken gece elbiselerinde parlak saten kumaşlar, şifon, jakarlı ve altın ipliklerle nakşedilmiş kıyafetler tercih ediliyordu. Desenler çoraplara da yansıdı ve uzun çizmelerle kombine edildi.


Ve bir detay daha… 1960’lı yılların modasında en çok gündemdeki isim, Twiggy… O ilk süpermodel ve bir stil ikonuydu. Etkileri halen sürüyor değil mi? Kanal D’nin yeni dizisi ”Öyle Bir Geçer Zaman ki” de Caroline’in kirpiklerine dikkat edin. Çok meşhurdu o zaman kirpiklerin tane tane olması… Önümüzdeki sezon bu makyaj trendinden esinlenmek isteyen var mı? Evet diyenler yazarlarsa ne güzel olur.

1960’ların önümüzdeki sezon görüntüsü bir sonraki yazıda!

Sevgiler…

Bir yorum ekleyin

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

3 yorum “Moda, 1960′lı Yıllardan Günümüze – 2. Bölüm”